Soru Sormanın Püf Noktaları

1. Nasıl’lı sorular

Nasıl sorusu kapı açan bir anahtardır. Burada dikkat edilmesi gereken cevabın gerçekten hayatımıza alan açmasını sağlamaktır.

Bunu nasıl çözerim?
Görmek için nasıl bakmam gerekir?
Bundan daha iyi nasıl olur?
Niyetim olursa nasıl yaşarım?

Bu sorular bizimle ilgilidir ve bizimle ilgili durumları bize gösterir.

Oysa

Bunlar nasıl insanlar?
Bunu bana nasıl yaptın?
Nasıl böyle yapıyor, hiç anlamıyorum.

Gibi soruların da cevapları bize gelir.

Nasıl mı?

Sorunun cevabını bize yaşatarak ve anlamamızı sağlayarak. Yani ‘bana nasıl yalan söyledin’in cevabını biz başkasına yalan söyleyerek anlarız. Bu tarz sorularda merak değil, yargı vardır.

Soruda yargı olmamasına dikkat edin, merakınız sizinle ilgili olsun.

2.⁠ ⁠Hangi bilinç, alan ve enerji olabilirim?

Bu soru kalıbını içinizde bir şeyleri dönüştürmek istediğinizde kullanabilirsiniz.

Bilincin, enerjinin, alan olabilmenin seviyeleri vardır ve bu soruda neye niyet ediyorsak, bu niyetin hangi seviyeye ait olacağını soruyoruz.

Kendi değerimi hissedebilmek için hangi bilinç, alan ve enerji olabilirim?

Hak ettiğim parayı almak için hangi bilinç, alan ve enerji olabilirim?

3. Gönüllü müyüm?

Hayatımızda bir şeylerin değişmesini isteriz, ama her şeyde olduğu gibi burada da bir alma verme dengesi vardır. Yani hayatımızda bir şeylerin değişmesi için bir şeyleri bırakmamız gerekir. Bu bazen para ödemek, bazen emek vermek, bazen zamanımızı vermek olabilir. Zamanında bunları vermeye gönüllü olamadığımızda bir süre sonra veremediğimiz şeyler bedel olarak bize dönebilir.

Örneğin incelmek istiyorsunuz, bunun için bazı eylemlere geçmek gerekir. Kimse oturduğu yerde incelmiyor, istediği kadar ruhsal çalışma yapsın. Her şeyi kendine özgü bir eylemle tamamlamak gerekiyor.

Her gün yediğiniz çikolatayı bırakmaya gönüllü müsünüz?

Sabah yürüyüşlerine gönüllü müsünüz?

Gönüllülük hali içten gelen arzu ve sevgi ile özveriyi de getirir beraberinde ve bu hal bizi amaçlarımıza daha rahat ve kolay ulaştırır.

Bu soruyu sormak büyük bir farkındalık ve idrak halini bize hediye eder.

Bu hediyeyi almaya gönüllü müsünüz?

4. Neler mümkün?

Hepimiz kuluz ve sınırlı bir bedende zihnimizin sınırları içinde yaşıyoruz. Zihnimizin bize en büyük hizmeti bizi hayatta tutmak ve bunu da bizi bildiğimiz güvenli alanda tutarak yapıyor. Bu konforlu alan bizi rahatlatıyor ve küçük bir alanda oyun oynarken saf ruhumuzun sonsuzluğunu unutuyoruz.

Bu soruyla aklımıza gelmeyen neler olabileceğini hayatımıza çağırıyoruz.

Sizin için neler mümkün olsun, paylaşmak ister misiniz?

5. Sonsuz olasılıklar nelerdir?

Mevlana’nın sözlerinden en sevdiğim dünyada olabilecek her bir olay için misal aleminde sayısız ihtimal uyur.

Siz ağzınızdan çıkardığınız sözlerle o ihtimalleri uyandırırsınız. İçinde sıkıştığımız konularda daha da paniğe ve korkuya düşebildiğimizden bizim için en hayırlı ihtimalin ne olduğunu bilme, bulma ihtimalimiz azalır. Bu durumlarda bu soru kalıbını kullanmak hayat kurtarıcıdır.

Sorup bırakmak, gelen cevabı fark etmek, hediyeyi almak bizi teslimiyete yakınlaştırarak bir armağan daha verir.

Bu olmaz ki demeyin, sadece sorun ve bırakın.

6.Kendine sormak

Sorularla ilgili en çok dikkat etmeniz gereken konu kendiniz için sormaktır.
Bugüne kadar paylaştığım soru kalıpları sadece ve sadece soru soran kişi ile ilgili olmalıdır. Başkaları için bunları kullanmak kişilerin kaderlerine girmek, kul hakkına girmektir.

Bu konuda saf kalmanızı tavsiye ederim.

Kesinlikle dediğiniz hiçbir şeyin kesin olmadığını, karşıtıyla sınanarak yaşayacağınızı hatırlayın ve soruları hayatınızda bol bol kullanın.

Sonsuz ihtimallerin hepimize ihmal ettiğimiz yolları göstermesi dileğiyle…

7. Soruyu bırakmak

Soru sormanın püf noktalarından belki de en önemlisi…

Soruyu sorup bırakmaktır.

Bir çocuk düşünün, bir şeyi merak ediyor ve soruyor. Sorup, bırakır. Cevabı hemen alırsa ne âlâ, ama almazsa da yoluna devam eder, oyun oynamaya gider. Biz yetişkinler ise zihnimizin başarı kriteri olarak tutturmaya ve tutunmaya bağımlıyız. Sonucu kontrol edebileceğimizi sanıyor ve istedigimiz sonucu yaratmaya çalışıyoruz. Yani hem soruyu soruyor hem de cevabı veriyoruz, cevabı bildiğimizi sanıyoruz. Halbuki ihtimaller, olasılıklar denizinde yüzdüğümüzü unutuyoruz.

Soru sorarken bunu hep hatırlamalıyız.

Sor ve bırak…

Cevabı gelecek, ama sadece hangi olasılıktan geleceğini bilmiyoruz.

Bu da büyük bir keyif, değil mi? Bilmediğin olasılıkları fark etmek ve ne kadar zengin bir hayatın içinde olduğunu idrak etmek…

O zaman soralım:

Bundan daha iyi nasıl olur?

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir